Bir sabah uyanırız, kurtuluruz, ölümün küçük kardeşi olan uykunun elinden, bir de duyar, okuruz ki ya bir yakınımızın veya bir meşhurun ölüm haberi bizi sarsar. Her ayrılıkta, kopmada bir acı gizlidir. Müslümanın ayrılığı ile inanmayanın ayrılığı bir değildir. Müslümanın ayrılığında bir tekrar kavuşma, buluşma ve vuslat gizlidir. Ebedi bir ayrılık değildir. İnanmayanın ayrılığı ise tekrar kavuşma buluşma yoktur. Ebedi bir ayrılık söz konusudur. Bundan dolayı hüzünlerin tahribatı farklı farklı oluyor. İnanan şöyle düşünür: Giden gelmez gelen gider. Gidenin gittiği yere kendisinin de bir gideceğini düşünür. Yolcunun yolunu düşünüp hazırlanması gibi o da gideceği yolu düşünür düşünmek zorunda kalır. Aslında her ölüm bize de bir davettir bir işarettir. Bunlara dikkat lazım çünkü; trafik levhalarında rakamsal ifadeler 100 km kaldı 50 km kaldı 20 km kaldı gibi ifadeler bizim ömrümüz içinde geçerli. İşte ömrümüzün kilometreleri bize gizlidir. Gizli olması ayrı bir rahmettir. Eğer belli olsaydı hayat belki zehir olacaktı. Bu vesileyle insan hayatında denge söz konusudur. Hadiste geçen yarın ölecekmiş gibi ahirete hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışmak bize dengeyi ihtar ediyor. Helaller bize dengeli bir hayatı müjdeler. Dengeyi yerle bir eden de haramlardır. Helallerin zevki lezzeti içinde gizli haramlarınki de içinde gizlidir. Davetsiz bir misafir olduğunu düşündüğümüz ölüm için hazırlık hayatidir. Şuan (Allah cc hazırlıksız günahlar içinde iken yakalanmaktan korusun) kapımız çalınsa ölüm meleği gelse haydi gidiyoruz dese acaba hazır mıyız? Gönlümüz bu konuda rahat mı? Bir nefis muhasebesi yapsak acaba sonuç ne olur? Diye düşünmeliyiz. O misafiri bir gün istesek de istemesek de karşılayacağız. Bu konuda Cenab-ı Hak hazırlıklı olmayı nasip etsin.(amin) Peki neden ölümden korkarız? Acaba korkmamanın çaresi var mı? Yaptığımız ibadetlere güvenebilir miyiz? Gibi sorular devamlı zihnimizi meşgul eder. Bu konuda asrımızın Bediüzzamanı şöyle buyurmakta: ‘Sizlere müjde mevt bir idam değil bir hiçlik değildir.’ İdam olmak hiçliğe gitmek bizi korkutur. Bu konuda inanç iman bizi korkudan emin kılar. Şöyle örnek verilir mealen: Trenin geçeceği rayların yanı başında iki çocuk oyunlarını oynamakta treni bildikleri için tren geçse bile oyunlarını bile bozmayıp devam ederler. Çünkü trenin ne olduğunu biliyorlar. Tarihten Herkülü yunani ile Rüstemi iraniyi getirseler, tünelden trenin çıktığını ve başından ateşler çıkardığını yedi sekiz aslandan daha büyük canavarı arkasına takıp geliyor. Bu iki cesurun cesurluğu beş para etmeyip kaçabildikleri kadar kaçarlar. Bilmedikleri için emin değiller; ama o iki çocuk güçsüzlüklerine rağmen güçlüler. Çünkü bilip inanmışlar. Tren ne büyük de olsa takip ettiği bir rayı var, onu yöneten bir makinisti olduğunu bilir. Diğerleri ise bilmez. Bunun gibi de bir Müslüman bilir ki kainat, yıldızlar, galaksiler, gezegenler, dünyamız, içindekiler, insanlar vs başıboş değildir. İnsan, kümesindeki tavukları başıboş bırakmazken Cenab-ı Allah bizi başıboş bırakır mı? O halde ölümle yokluğa gitmiyoruz. Ana rahminde bebeğin ana rahminde ölümü, onun için bir yok oluş değil yeni bir dünyaya aleme geliştir. Acaba ana rahmindeki bebeğe dünyayı ne kadar anlatabiliriz. Bu rağmen Cenab-ı Allah merhametinden bizlere resuller ve kitaplar göndererek bize aklın ulaşamayacağı ölüm ve arkası için bizi karanlıklardan kurtararak selametle sahile çıkarmıştır. Dünyevi sınavlar işler için önceden aklımızı tecrübemizi kullanıp gereken hazırlıkları eksiksiz yapmaya çalışırız. Bununla beraber ebedi sonsuz bir hayatı kazanma veya kaybetme davası başımıza açılmış. Sağlam bir imanı elde etmezsek kaybetmeyle karşı karşıya kalırız. Kalp gözü açık bir Allah dostu 40 kişinin öldüğünü görüp yalnız birinin kazanıp diğerlerinin kaybettiğini görür. Bu da bize gösteriyor ki bu konuda ne kadar teyakkuzda olsak azdır. Sadece Türkiye’de günde ortalama bini aşkın insan ölüyor. Bunların %100 sıranın kendilerinde olduklarını bilmiyorlardı. Peki bilen var mı? Kendi adıma diyeyim bilmiyorum. Şair demiş Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında. Cenab-ı Allah ölümü unutanlardan eylemesin bizleri inşaAllah. Çünkü kötülüklerin büyük kısmı ölümü hesabı unutanlar tarafından pervasızca işlenmekte. Ölümü hatırlamamak için mezarlıkları şehirlerin dışına taşıdık. Ölümü hatırlatanlara yüzümü buruşturduk. Şimdi sırası diye çıkıştık. Halbuki Efendimiz aleyhissalatuvesselam zevkleri tahrip eden ölümü çok hatırlayın diye bizi uyarmıştı.Hayatın dengesini bozan sünneti seniyyeyi terk ettik. Maalesef nefsimiz hutumuz(büyük balık) oldu bizi yutarsa ebedi hayatımız gider Allah cc muhafa etsin. Allah cc bizi daima ölüme hazırlıklı sünneti seniye dairesinde yaşatsın İnşaAllah Elhamdulillahi nur’ul- iman ve dini’l- islam Selametle…