Üst düzey bir Türk yetkilinin ziyaretinde Türk bayraklarının yere atılarak Türkiye’nin protesto edildiği, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ziyareti sırasında Rusya’ya itirazların yükseldiği ve ekonomik darboğaz nedeniyle kendi yöneticilerinin sokaklarda itirazların hedefi olduğu protestolar ülkesi Ermenistan’da geçtiğimiz günlerde Valery Permyakov isimli bir Rus askerinin Gümrü kentinde Avestiyan ailesinin evine girmesi ve 7 Ermeni vatandaşını öldürmesi sonrası insanlar sokağa dökülmüştür. Ülke içerisinde halkın protestoları yanında ekonomik açıdan rahat diasporanın propagandası ve devletin Azerbaycan topraklarındaki işgali devam etmektedir. Öfkeli Halk Ermenistan’ın Gümrü şehrinde yaşanan bu cinayet sonrası protestolar ilk olarak bugüne kadar buradaki Rus üssü ile aralarında problem olmayan ve Rus karşıtı olmayan şehir sakinleri tarafından başlatılmış ve sonraki günler başkent Erivan’a yayılmıştır. Gizemini koruyan cinayetle ilgili protestolar, Rusya’ya karşı Ermeni halkının hoşnutsuzluğun dışa vurumu olarak değerlendirilse de Rusya üzerinde asıl eleştirilen Ermenistan hükümetidir. Nitekim Rus sosyal ağı VKontakte’nin 102. Üs sayfasında Gümrü halkının misafirperverliğinden bahsedilmektedir.[1] Süreç boyunca Ermeni yetkililer tarafından Rusya ile ilişkilerin etkilenmemesi konusunda birçok açıklama yapılmış, bu tutum protestocular tarafından basiretsizlik olarak algılanmış ve öfke daha da büyümüştür. 15 Ocak tarihinde Ermeni iktidar partisi yetkilileri protestocuları gösterileri durdurması konusunda uyarmış ve cezai takibatın başlatılmayacağını belirtmiştir. Geçtiğimiz günlerde polis şefi Vladimir Gasparyan, göstericilere kamu düzenini bozmaktan dolayı kovuşturma başlatılacağını ifade etmiştir.[2] Dolayısıyla Ermenistan’ın Rusya karşısında gereğinden fazla tavizkar bir yaklaşım benimsemesi ve göstericiler üzerindeki polis gücü kullanımı sert şekilde eleştirilmiştir. Permyakov’un Gümrü’de bulunan 102 sayılı Rus üssünde görev yapması, olayları Ermenistan ile Rusya arasında sosyal boyutlu bir gerginliğine dönüşmesine neden olan önemli bir faktördür. Bir diğer deyişle tepki Rusya’ya; ama bunun ötesinde Ermenistan’ın zayıf yapısına ve bağımlı politikalarınadır. Bir diğer nokta ise yargılamanın Rusya tarafından yapılacak olmasından kaynaklanmaktadır. Burada iki ülke arasında imzalanan Askeri Üs Antlaşmasına bakmak faydalı olacaktır. 1995’de imzalanan antlaşmanın 4. maddesi Rus askerlerin Ermenistan sınırları içerisinde işlediği suçların soruşturmasının Ermenistan yasalarına göre yapılmasını öngörürken, 5. maddede ise bazı koşullarda 4. maddenin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Söz konusu maddeye göre eğer suç askeri üs sınırları içerisinde ya da Rusya’ya veya Rus askerine karşı işlenirse ve askeri suç niteliği taşırsa, o zaman 4 madde uygulanamayacaktır. Burada olayı taraflar farklı yorumlamaktadırlar. Olayın askerlikle alakalı bir cinayet olmadığı aşikarken Rus tarafı cinayet öncesinde askerin üsten firar ettiğini belirterek ortada askerlikle alakalı bir suçun olduğunu ifade etmektedir.Ermenilerin bir kısmı, topraklarında 2044 yılına kadar anlaşması bulunan Rus üssünün bulunmasına bu yolla itiraz etmeye başlamışlardır. Bu rahatsızlığın derinine bakıldığında ise dış politikada Rusya’nın Ermenistan’ı Batı’ya yakınlaşmasına önleyen politikasına bir tepki olarak okunabilir. Bunun yanında diğer bir kesim ise Rus karşıtlığından ziyade yukarıda da belirtildiği üzere Ermeni makamlarının Rus makamları karşısında zayıf kalması ise halkın içine sindiremediği, devlete bir el bir diğer durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ermenistan içeride bu sorunlarla uğraşırken Ermeni diasporasının ise 2015’e “hızlı başladığı” fark edilmektedir. İnatçı Diaspora Ermenistan içerisinde çeşitli zamanlarda düzenlenen protestolar devam ederken yurtdışında 24 Nisan 2015 tarihi yaklaşmaya başlarken Avrupa’da özellikle Fransa’da Ermeni diasporasının atağı gözle görülür şekilde artmış ve bu da Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın söylemlerine yansımıştır. Fransa Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi’nin düzenlediği yemeğe katılan Hollande, 24 Nisan tarihinde Erivan’a gideceğini açıklamıştır. Diğer yandan, popüler kültür unsurlarını sözde soykırımın dünya çapında tanıtılmasında son derece etkin şekilde kullanmaya devam eden diaspora Arjantin’de televizyon kanallarında yayınlanan Türk dizilerinin kaldırılması ile ilgili kampanyalarına başlamıştır. Bildiride bulunan Binbir Gece dizisinin “Hayasızca medyatik olarak kullanarak Ermeni Soykırımının 100. yıl anmalarının etkisini neutralize etmek[3]” sözleri 100. yıl anmalarının ne denli ciddiye alındığını gösterir niteliktedir. Ermenistan’ın yurtdışında 2015 yılında sözde soykırım hakkında Türkiye aleyhine attığı adımlar devam ederken, bu ısrarlı çabalara karşı Türkiye ve Azerbaycan iki stratejik adım atmıştır. Türkiye, 18 Mart -25 Nisan tarihleri arasını Çanakkale Zaferi’nin 100. yılı olarak kutlama çalışmalarına başlamış ve 24 Nisan tarihinde düzenlenecek olan törene 102 lider davet edilmiştir. Benzer şekilde Bakü’de 2015 yılında düzenlenecek Avrupa Olimpiyat Oyunları da son derece önemlidir. İşgalci Devlet 2015’te Ermenistan’ın bir portresini çizmek gerekirse siyasi iktidarın tahriklerine devam ettiği ve Azerbaycan topraklarında işgalini devam ettirdiği, içinde istikrarsız bir yapıya sahip olan ülkenin bölgesinde de bir istikrarsızlık kaynağı olduğu karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 2014 yılı başından bu yana iki taraf arasında cephede gerginlik gittikçe artmaktadır. Ermenistan tarafından yapılan açıklamalarla bu durum daha da net ortaya çıkmakta gerginlik artmaktadır. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın 26 Ocak tarihinde yaptığı “önleyici vuruş” açıklaması bunun son örneği olmuştur. Sarkisyan Azerbaycan’ı kast ederek “Büyük tehditler karşısında önleyici vuruş hakkımızı saklı tutarız[4]” ifadeleri uluslararası hukuka bağlı olmadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Kavramın uluslararası ilişkiler literatürüne Amerika Birleşik Devletleri’nin Eski Başkanı George Bush tarafından uluslararası hukuk normlarının hiçe sayılarak girişilen Irak işgali öncesi kazandırıldığı hatırlandığında taşlar yerine daha iyi oturacaktır. Ne var ki, Ermenistan ve Azerbaycan ikili olarak değerlendirildiğinde bu açıklamanın bir blöften ibaret olduğu da görülecektir. Zira, Azerbaycan Ekonomi Bakanı Samir Şerifov’un yaptığı açıklamada Azerbaycan’ın askeri harcamalarının 2015 yılında yüzde 27 artırılarak Ermenistan’ın toplam 3.2 milyar dolarlık toplam bütçesini geçerek toplam harcamalarının yüzde 17.9’u; 4.8 milyar dolar olacağı söylenmiştir.[5] Dış faktörler mutlaka ki, anlaşmazlığın çözülememesinde rolü büyüktür, bu noktada Minsk Grubu’nun etkisizliği ve eksikliği büyük bir faktördür. Değerlendirme Ermenistan, analiz edildiğinde ülkenin kendi halkı, devleti ve diasporası olarak üç boyutu karşımıza çıkmaktadır. Kısaca anlatmak gerekirse, bu bileşenler asılsız soykırım iddialarında inatçı bir diaspora, hukuksuz bir işgalde ısrarcı bir devlet ve kötü gidişata öfkeli bir halk olarak tek cümlede özetlenebilir. Bu bağlamda, diaspora “yumuşak güç”, devlet “sert güç” üzerinde söylemler geliştirse de halk güçsüzlükten yakınmaktadır. Ne var ki, Ermenistan’ın Rusya’ya özellikle ekonomik açıdan bağımlılığı, Rusya’nın Ermenistan’ı Kafkaslarda stratejik bir nokta olarak görmesi gibi nedenlerden dolayı bu toplumsal infialin siyasi bir krize dönüşmesi zor görünmektedir. Ermenistan’daki son protestolar, Ermenistan’ın dışa bağımlılığına bir itiraz olarak ortaya çıkmıştır. 2015 içerisindeki iki ülke arasındaki yakınlaşma söylemleri için ise Gümrü protestoları tersten okunursa iyi bir örnektir. Nasıl halkın ayaklanması neticesinde Rusya ile ilişkilerin bozulması siyasi erkler tarafından yapılan açıklamaları vesilesiyle frenlendiyse, Türkiye ile ilişkiler de sadece sosyal motifler üzerinden siyasi bir istekten bağımsız olarak iyileşmeyecektir.