2011 yılından sonra sınırlarımızın adeta “yol geçen hanına” dönmesiyle Türkiye, Dünya üzerinde en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir. Resmi olarak ülkemize sığınan birçok ülkeden sayıları 3 milyonu aşan mülteci Türkiye'de misafir edilmektedir. Resmi rakamlar 3 milyonu gösterse de gerçekte bu rakamın 4 milyonu çoktan geçtiği görülmektedir. Refah seviyesi bizden çok daha yüksek olan AB ülkeleri, ABD, Müslüman Arap ülkeleri; Suriye’yi adeta parsellemiş olan Rusya ve İran mülteci kabul etmediği gibi Türkiye’nin yükünü de paylaşmaya yanaşmamaktadır. Suriye iç savaşının her türlü yükü Türkiye’nin üzerindedir ve maalesef ki, AKP hükumeti en başından beri bu süreci doğru yönetememektedir. Sayıları giderek artan mültecilerin sadece yüzde 7’si mülteci kamplarında kalırken yüzde 90’ından fazlası kamp dışında, ülke genelinde şehir merkezlerine kontrolsüz bir şekilde yayılmış bir şekilde yaşamaya devam etmektedirler. "Açık kapı politikası” ile oluşan güvenlik zafiyetine ek olarak kontrolsüz yerleşmeler zaman zaman toplumsal huzura da olumsuz etki etmektedir. Bu kontrolsüzlük sağlıktan, eğitime birçok alanda olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Türkiye bakabileceğinden çok fazla mülteci kabul etmiş durumdadır. Sokaklarımız mülteci kaynamaktadır. Mültecilerin Türkiye sokaklarında kontrolsüz ve denetimsiz yaşamaları hem bu mültecilerin ve özellikle de mülteci çocukların geleceğinin karanlık odakların eline geçmesine sebep olabilecek hem de Türk toplumu için tehlikeli bir geleceğin inşasına sebep olunacaktır. İstanbul'da kızlara laf atan mülteciler tarafından öldürülen Türk gencin, gürültü yapmayın dediği için Suriyeliler tarafından bıçaklanarak öldürülen vatandaşımızın durumu artık sıradan haberler haline gelmiştir. Gelecekte bu tür haberlerin daha da artması şaşırtıcı olmayacaktır. Yıllar önce Türkiye’den tamamen silinmiş bir takım ölümcül hastalığın yeniden baş göstermesi gibi hem kapımızı açtığımız insanlara hem de kendi milletimize karşı sorumluluklarda geri kalınmasına sebep olunmuştur. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mültecilere vatandaşlık vermek gibi onları özendirecek söylemlerden de derhal vazgeçmelidir. Hükumet bir an önce mülteci konusuna el atmalı ve mülteci konusu disipline edilmelidir. Mültecilerin yükünün bölgeyi adeta parsellemiş ülkeler tarafından da paylaşılması sağlanmalıdır. “İsterse hepsi gelsin biz bakarız” gibi bol keseden millet malını dağıtan söylemlerden de vazgeçilmelidir. Küresel İnsani Yardımlar 2014 Raporu’na göre ‘Dünyanın en cömert ülkesi’ ilan edilen Türkiye’de asgari ücret ise açlık sınırının altındadır. Milletin parasının böyle harcanması için kimden izin alınmıştır, bunun için neden referanduma gidilmemiştir? 25 milyar dolar harcanırken, onlara tüp bebek parası verilirken milletimizden izin alınmış mıdır? Benim öğrencim burada parayla okurken Suriyeliler burslu okuyor. Devlet eliyle adaletsizlik oluşturulmaktadır. “3 hafta içinde Emevi camiinde Cuma namazı kılacağız" safsatası ile başlattığınız hayalperest politikalar neticesinde Türkiye mülteci mezarlığına dönüşürken PYD-YPG yanıbaşımızda bir Kürdistan kurup, dış politikamıza da ipotek koymak üzeredir. Türkiye'de savaşacak kabiliyette en az 1 milyon Suriyeli var. El Bab'da Mehmetçik şehit olurken Suriyeliler gençler sağda solda nargile fokurdatmaktalar. Eli silah tutan erkekler eğitilerek ülkelerini savunmaya, en azından cephe gerisinde Mehmetçiğe yardıma gönderilmelidir. Sosyal devlet olma sorumluluğu, öngörüsüzce başlatılan kapıları sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde her sığınana açmakla artmıştır. Bu konuda tedbir alınmazsa Türkiye'de çok ciddi güvenlik sorunları yaşanacak ve sosyal patlamalara zemin yaratılacaktır. Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla "süslü yazılar”, “insancıl iyi dilek mesajları" yayınlamakla kimsenin sorumluluğu bitmemektedir. Sorunu bu tür mesaj yayınlamak çözmeyecektir. Soruna gerçekçi bir yaklaşımla neşter vurulması gerekmektedir. Soruna insani boyuttan bakarken Türk milletinin çıkarları da göz ardı edilmemelidir. Türkiye bakabileceğinden fazla mülteciyi bir an önce diğer ülkeler ile paylaşmalı, IŞİD işgalinden kurtarılan (PYD işgaline giren yerler de dahil) yerlerin sakinleri bir an önce geri gönderilmelidir. Bu nedenle, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle başta uluslararası toplumu, mülteciler için daha cömert ve kabul edici olmaya davet ederken, AKP hükumetinin de bir yandan mültecileri sokaklardan toplayıp mülteci kamplarına yerleştirmeye ve aynı zamanda da asli sorumluluğu olan Türk milletinin çıkarlarını da göz ardı etmemeye çağırıyorum.